Bayram Sabahı

Dün geceyi tilki uykusunda geçirmişti. Hayatının geri kalanında sebepsiz sıçramaların ve asla geniş geniş uyuyamayacağını henüz bilmiyor gelecek bayram namazı için müezzinden önce yelkovanın ağır dansını seyrediyordu.

Mutfaktaki sessiz voltasının son adımlarını attıktan sonra salonda uyuyan babasının kulağına eğilip ”Baba günaydın. Namaza gideceğiz.” dedi.
Bir hışımla yatağından kalktı Süleyman. Öksürerek tuvalete gitti, yüzünü yıkadı. Öksürerek çıktı tuvaletten, saate baktı. Uzun 2000’ninden bir dal ayırmıştı gecesinde. Musluktan doldurduğu su ile ağzını çalkalayıp mutfak lavabosuna tükürdü ve sigarasını tellendirmeye başladı. Sigarası yarısına gelmeden mavi bayramlıkları ile karşısında dikildi Hakan. Rauf’tan ayarladığı bayramlıkları tam oturdu mu diye göz gezdirdi. Onaylar gibi bir hareketle odasına yöneldi. Hakan ise babaannesini uyandırmadan odasındaki yepyeni mavi ayakkabılarını yattığı yatağın dibinden aldı. Henüz gözünü açmış Hülya, Hakan’ın cebine ”100 gr tereyağ, çilek reçeli, kaymak, 3 ekmek” yazılı kağıdı sıkıştırıp namaz sonrası babasına vermesi üzere tembihledi. Baba – oğul 3 katlı evin ikinci katından aşağı doğru indikten sonra Hakan, geceyi bahçede bağlı geçiren koyuna göz kırptı. Caminin kapısından içeri sağ ellerinde ayakkabıları ile girerken Hakan, yanını işaret ettiği dedesini görünce, babasına gitmek isteği yönü göstermesine rağmen Süleyman arka sıradaki arkadaşlarının yanına doğru meyil etti.
Oturdular.

İmamın anlatışını anlamayan Hakan, babasını tekrar ederek namazını kıldı, selamını verdi. Ve şimdi gözlerini kocaman açacak ve ilk defa duyacağı koronun sesine kendini bırakacaktı. ”Allahu ekber Allahu ekber, La ilahe illallahu vallahu ekber. Allahu ekber velillahi’lhamd”
Bir daha ve bir daha söylendi. Hem tüyleri diken diken oluyor hem de söylenenleri tekrar etmeye çalışıyordu. Etkisi halen üzerinde olan tekbir bittiğinde camiden ayrılışlar başladı. Dışarıdaki küçük bayramlaşmanın ardından cebindeki kağıdı babasına gösterdi Hakan. Cebinden çıkardığı pek az parayla 2 ekmek ve sigara almasını söyledi Süleyman. İki ekmeği koluna takan Hakan utangaç bir şekilde tek topuzu kemirilmiş ekmeği evine doğru taşıyordu. Evde bayram kahvaltısı belli eksiklerle kurulmuştu. Süleyman, annesinin oğlum Allah adı verdim gel masaya” çağrısına aldırış etmeden leğenlerin olduğu balkona çıkıp sigarasını yaktı. Tatsız ve sessiz geçen kahvaltı sonrası çekirdek ailenin bayramlaşması sürecinde Hülya, Süleyman’ın elini öpmeğe eğilirken elini hiç kıpırdatmayan Süleyman tüm niyetini belli etmişti. Hem Hakan’a hem annesine.
Öğle saatleri sırasında Hülya’nın kardeşleri geldi. Bayramlaştıktan sonra bahçede bağlı duran koyunun başına indi bütün aile.

Koyunun yanına ilk varan Hakan onu biraz sevdi. Gözlerine ve sümükleri akmış burnuna göz gezdirdi. Postu ile oynadı. Babasının sert bakışlarını görür görmez koyundan uzaklaştı. Erkekler çıktıktan sonra Hülya Süleyman’ın annesinin koluna girmiş minik adımlarla bahçeye çıktı. Annesini bir sandalyeye oturttuktan sonra koyunun yanına gitmeye niyetlendi. Süleyman’ın çekil diyen el hareketini görünce sadece bakakaldı koyunun gözlerine. Kel kafasından kulağının üstündeki saçlara doğru terler akıyordu Süleyman’ın bıçağı bilediği zaman. Bıçak bileniyor sonradan gelen Hakan’ın kuzenleri ortalıkta koşturuyor. Babaannesi aralamış başörtüsü ile yüzünü havalandırıyor. Hakan’ın dayıları Süleyman’ın yanında yeni açtıkları baskı atölyesinden bahsediyordu. Hülya koyuna bakıyor. Koyun ise tedirgin bir şekilde hareketleniyor ve ara ara altını pisletiyordu. Süleyman bilediği bıçağı elinde sıkıca kavradı. Dayılar çocukları kenara aldı. Süleyman elinde bıçağı ile koyuna doğru yanaştı. Koyun telaşlandı. İpini koparmaya çalıştı. Sol cebinden çıkardığı beyaz bağ ile koyunun gözlerini bağladı. Hülya koyunun gözlerini artık göremiyordu. Ritüeli biliyordu. Koyunu yatırdı iki kayınço ve Süleyman. Dualar ile bıçağı koyunun boğazında gezdirdi Süleyman. Vakit gelmişti. Bıçağı kaldırdı. Ve kafasını sola çevirdi. Hülya’nın gözlerinin içine baktı. Sert değil, donuk bir bakıştı. Saniyelik şaşkınlık devam etmeden ”Allahu ekber” diye bağırdı Süleyman. Ve koyunun boğazını gövdesinde ayırdı. Hülya gözlerini kapadı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.